CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR
Cinsel yolla bulasan hastaliklar (CYBH), genellikle hiçbir belirti vermeden seyreden, bazen de cinsel organlarda akinti, yara veya sigil gibi belirtiler gösteren, en yaygin bulasma sekli korunmasiz cinsel iliski olan hastaliklardir.
Cinsel yolla bulasma özelligi olan mikroplar bakteri, virüs, parazit ya da mantar olarak siniflandirilmaktadir. Bakterilerle meydana gelenler (örnegin: frengi, bel soguklugu) antibiyotiklerle tedavi edilebilirken, virüslerle meydana gelenlerin (HIV,HCV) tamamen tedavisi ve kontrolü çok daha zordur.
Bu mikroplar vücuda vajen, rahim agzi, üretra, rektum ve bogaz gibi mukoza ile kapli bölgelerden girerler. Her türlü cinsel temas en önemli bulas yoludur. Hepatit B virusu (HBV), HIV gibi bazi viral ajanlar kanda yogun bulunmalari nedeniyle kan yoluyla da bulasabilirler.
En yüksek risk altinda bulunan kisiler;
1. Korunmasiz iliskide bulunan ve birden fazla cinsel partneri olan bireyler
2. Cinsel yolla bulasmis hastaliklardan birini geçirmis ve iyilesmis bireyler ya da tasiyici olanlar
3. Genital bölgede semptomlar gösteren bireyler
4. Uyusturucu kullanan bireyler (Siringanin paylasildigi durumlarda HIV ve hepatit B gibi ciddi hastaliklar bulasabilmektedir)
Cinsel yolla bulasan hastaliklarin tanisi için mikroskopi, kültür ve çesitli serolojik testlerin yapilmasi gereklidir. Bu amaçla penisden, vajenden ya da serviksden sürüntü örnekleri ya da idrar örnegi alinmalidir. Mikroskopik inceleme, kültür ve serolojik testlerinin yetersiz kaldigi durumlarda moleküler temelli testlerden yararlanilmaktadir.
Genelde bu hastaliklarda birden fazla etken mikroorganizma bir arada bulundugu için, etkenlerden biri saptandiginda, mutlaka CYBH taramasi yapilmalidir. Süpheli bir cinsel iliski veya belirtilerden birkaçi varsa, tani konulmasi ve tedaviye erken olarak baslanabilmesi için mutlaka test yaptirilmalidir.
Gebelikte anne karnindaki bebege, dogum sirasinda yenidogana, dogum sonrasinda yakin temasla ve kan nakli yoluyla da bulasma olmaktadir. Bu açidan, bu hastaliklar üreme sagliginin yaninda bebek sagligi üzerine etkileri açisindan da önem tasirlar.
BAKTERIYEL CYBH
- Bel Soguklugu (Gonore) (Neisseria gonorrhea)
Gonore, cinsel temasla bulasan, erkeklerde siklikla idrar kanali iltihabi ve bel soguklugu, kadinlarda ise siklikla rahim agzi bölgesi iltihabi yapan bir hastaliktir. Belsoguklugu dogrudan cinsel yolla geçen bir hastaliktir. Hastaligin etkeni gonokok cinsinden Neisserria Gonorrhoeae adli gram negatif bir diplokok bakteridir. Belsoguklugu etkeni bu mikroorganizma farenjit gibi bogaz enfeksiyonlarina da yol açabilmektedir. Bu durum özellikle oral sex yapan kisilerde sorun ortaya çikmaktadir.
Gonore mikrobu ayni zamanda gözde konjuktiva iltihabi, makad iltihabi, prostat iltihabi, üretra iltihabi (üretrit) ve testis iltihabi da yapabilmektedir.
Daha önceden gonore mikrobu tasiyan anneler normal dogum sirasinda bebeklerine mikrobu tasiyabilirler. Yeni dogan bebeklerde gözün konjuktiva adi verilen beyaz kismi enfekte olabilir (konjuktivit) ve bu sekilde körlük dahi gelisebilir. Bu yüzden yeni dogan bebeklerin gözlerine dogumdan hemen sonra bir takim antibiotikli göz damlalari damlatilmaktadir.
Gonore tedavi edilmedigi takdirde kadinlarda idrar kanali ve fallop tüpleri geri dönüsümsüz zarar görerek kisirlik olabilir. Erkekler de genital organlara mikrobun yayilmasi sonucunda kisirlik problemi ile karsilasabilmektedirler. Bu nedenle gonorede erken teshis ile tedavi son derecede önemlidir.
Tani Yöntemi: Bel soguklugu, purelan (irinli) vajinal akinti, idrar yaparken yanma- sizlama veya kasik agrisi gibi sikayetlerle gelen hastalarda yapilan jinekolojik muayene ve laboratuvarda yapilan vajinal kültür antibiogram testleri ile taninabilir. Bel soguklugu mikrobu tasiyan kisilerde çogu zaman baska cinsel yolla bulasici hastaliklar da olabilecegi için (çogu zaman Chlamydia mikrobu da bulunmaktadir) kisilerde cinsel yolla bulasan hastaliklar taramasi yapilmalidir.
- Sifiliz (Frengi) (Treponema pallidum)
Sifiliz (Syfilis), cinsel temasla veya yara yerinden bulasan ciddi bir bakteriyel hastaliktir. Hastaliga Treponema Pallidum adi verilen bakteri neden olmaktadir. Sifiliz genellikle penis, vajina ve anüste bulunan lezyonlara temasla bulasmaktadir. Hastalik oral yolla da bulasabilmektedir. Vücutta kan yoluyla dagildigindan hayati organlara büyük zararlar verebilir.
Sifiliz tasiyicilarinin çogunda senelerce semptom görülmediginden, hastalik erken teshis edilememektedir. Ayrica, semptomlar diger hastaliklarda da görülebildiginden tanisi kolay yapilamamaktadir.
Hastalik; hamile anneden bebegine, hamilelik esnasinda geçebilmektedir. Bu dönemde hastaligin teshis edilmesi çocugun sagligi için çok önemli oldugundan, ABD’de sifiliz testi tüm hamile bayanlara önerilmektedir.
Sifiliz (Syfilis) ülkemizde halk arasinda "Frengi" ismi ile de anilmaktadir. Tedavi edilmezse frengi üç evrede kendini gösterir.
Birinci evre (Primer Sfiliz): Hastaligin bulasmasindan 10-90 gün sonra, bulasma bölgesinde olusan bir veya daha fazla yarayla kendini belli etmektedir. Bu yara 3-6 hafta sonra kendiliginden iyilesmektedir. Bu noktadan itibaren tedavi baslanmazsa enfeksiyon ikinci asamaya geçmektedir
Ikinci evre (Sekonder Sfiliz): Enfeksiyonun kapilmasindan 6-8 hafta sonra baslayan ikinci evre en bulasici olan dönemdir. Deride kirmizi veya kahverengiye yakin kizarikliklar ve agiz içinde mukoza lezyonlari olusur. Ayrica ates, kasik bölgelerindeki lenf bezlerinde sisme, bogaz yarasi, bas agrisi, kilo kaybi, kas agrisi ve halsizlik gözlenebilir. Bu asamada tedaviye baslanmazsa enfeksiyon geç ve sessiz asamaya geçmektedir.
Latent evre (Gizli Dönemdeki Sfiliz): Bu evrede birinci ve ikinci evre semptomlari yok olmasina ragmen hastalik ilerlemeye devam etmektedir ve serolojik testler pozitif çikar. Hastalik beyin, sinir, göz, kalp, damar, karaciger, kemik ve eklemler gibi iç organlara zarar verebilmektedir bu nedenle erken teshisi çok büyük önem tasimaktadir. Ayrica sifilizin olusturdugu genital bölgedeki yaralar, HIV’in bulasmasini kolaylastirmaktadir.
Tani Yöntemi: Sifiliz; yarali bölgeden alinan örneklerin karanlik-alan mikroskobuyla veya kan örneklerinde serolojik testlerle (VDRL, RPR, TPHA, FTA-ABS) veya bakterinin DNA’sini hedef alan PCR metoduyla belirlenebilmektedir. RPR testi (Rapid Plasma Reagin) ve VDRL (Venereal Disease Research Laboratory) testi hizli sonuç vermeleri nedeni ile tarama testi olarak kullanilmaktadir. FTA (Floresan Treponema Antikor) testi ve TPHA testi (Treponema Hemaglütinasyon) sifiliz tanisini koymada ve tedavinin gidisatini izlemede VDRL ve RPR testlerine göre daha iyi sonuçlar vermektedir.
-Klamidya (Chlamidya) Enfeksiyonlari (Klamidyoz)
Klamidya enfeksiyonlarinda etken “Chlamydia Trachomatis” adi verilen bir bakteridir. Klamidyoz, kadinlarda en sik olarak serviks (rahim agzi) bölgesine yerlesmekte ve yukariya çikarak rahim, tüpler ve yumurtaliklarda enfeksiyon durumuna yol açabilmektedir.
Klamidya cilde direkt temas sonucunda (kirli havlu kullanimi gibi) göz çevresinde “trahom” (arpacik) yapabilir. Diger taraftan özellikle vücut direnci düsük olan kisilerde, yenidogan, çocuk ve yaslilarda daha sik olmak üzere “atipik zatürre” hastaliginda da etken olabilmektedir. Klamidya ayni zamanda "lenfogranuloma venereum" adli lenf bezlerinde tikaniklik ile giden iltihabi rahatsizliklara da neden olabilir.
Tedavi edilmeyen veya tedavide geç kalinan kisilerde rastlanilan en ciddi sorun infertilite yani kisirlik sorunudur. Gebelikte yakalanilan Klamidyoz (Chlamidiasis) ise erken dogum ve düsük risklerini arttirmaktadir. Ayrica klamidya kadin hastalarin HIV ile infekte olma olasiligini ciddi oranda arttirmaktadir.
Tani Yöntemi: Klamidyoz (Chlamydiasis) hastaligi ayni Mycoplasma ve Ureaplasma enfeksiyonlari gibi, genelde sessiz seyreder, çogu zaman kisilerde hiç bir sikayet üretmez.
Chlamydia enfeksiyonun kesin tanisi genellikle vajinal akinti ve kasinti sikayetleri ile jinekolojik muayeneye gelen hastalardan alinan servikal kültür örneginin laboratuvarda incelemesi ile konmaktadir.
Chlamydia ayrica idrar, semen ve üretrel akinti numunelerinden de bakilabilmektedir. Chlamydia saptanan kisilerin son bir hafta içinde iliskide oldugu bireyler de taramadan geçirilmelidir.
- Mikoplazma ve Ureaplazma Enfeksiyonlari (Mycoplasma hominis ve Ureaplasma urealyticum):
Mikoplasma ve Ureaplasma enfeksiyonlari genellikle cinsel yolla bulasan, hem kadin hem de erkeklerde genital enfeksiyonlara sebep olan mikroorganizmalardir. Her ikisi de gram negatif, hücre duvari olmayan bakterilerdir.
Mikoplazma ve Ureaplasma üretrit (idrar kanali enfeksiyonu, pyelonefrit (böbrek iltihabi), Pelvik Inflamatuar Hastalik (PIH), endometrit, koriyoamniyonit, artrit, cerrahi yara enfeksiyonlari ve yenidoganda zatüre (pneumonia) etkeni olabilmektedirler. Nadiren infertilite (kisirlik) olgularinda sorumlu patojen olabilmektedirler.
Özellikle Ureaplazmanin spontan abortus, ölü ya da erken dogum, prematüre dogum olgulari ile iliskisi olabilmektedir.
Mikoplasma ve ureaplasma organizmalari erkeklerde sperm sayi ve hareketini bozarak çocuk sahibi olmayi güçlestirebilir. Bu nedenle yapilan “spermiyogram (semen analizi)” testinde lokosit hücresinin normalden fazla görülmesi durumunda semen kültürü ve antibiogram testi istenebilir.
Tani Yöntemi: Mikoplazma ve Ureaplazmalar klasik kültür ortamlarinda degil, daha karmasik yapidaki özel kültür ortamlarinda üretilebilirler. Penisilin gibi sik kullanilan ve hücre duvarina etki ederek bakterileri yok eden antibiyotiklere hücre duvarlari olmadigi için dirençlidirler. Uygun antibiyotik seçmede laboratuvarda yapilan kültür testi sonrasindaki antibiyogram testi önem tasimaktadir. Hastalarin büyük çogunlugu tek kürlük tedaviden sonra iyilesmektedir.
VIRAL CYBH
- Herpes Enfeksiyonlari (HSV, Genital Uçuklar)
Genital Herpes, Herpes Simpleks Tip II (HSV 2) (genital uçuk) virüsünün genital bölge ve rektumun çevresindeki deri ve mukozalarda lezyonlara neden oldugu, bulasiciligi çok yüksek olan, cinsel yolla bulasan bir hastaliktir. HSV Tip 1 de genital herpese neden olabilmekte fakat genellikle dudakta uçuk seklinde gözlenmektedir.
Genital Herpes’de cinsel organlarda kasintili, uçuk seklinde sivilceler görülür ve bunlar çok agrili yaralara dönüsür. Herpesli kisilerde Sifiliz ya da Sankroid gibi cinsel yolla bulasan baska organizmalar da olabilir.
HIV virüsü gibi bagisiklik sistemini bozan enfeksiyonlara sahip olan kisilerde Genital Herpes daha da siddetli olabilir, uçuk vücudun baska bölgelerine yayilabilir ve tedaviye direnç kazanabilir.
Genital Herpes, idrar yollarinda hastaliklara, menenjite, kadinlarda rahim agzi kanseri ve düsüklere neden olabilir. Hastalik gözleri, deriyi ve sinir sistemini de etkileyebilmektedir.
Hastaligin bebeklere bulasmasi ölümcül olabildiginden, hamile kadinlarin herpes simpleks virüsüne karsi tedbirli olmasi gerekir. Gebelik sirasinda ilk kez ortaya çikan herpes enfeksiyonlarinda virüsün bebege geçme olasiligi daha yüksektir. Bu açidan kisinin kendisinde veya partnerinde bu tür bir lezyon ortaya çiktiginda, mutlaka jinekologa ve dermatologa basvurmasi gerekir.
Tani Yöntemi: Etkenlerin direkt tanisi için temas sonrasi gelisen antikor seviyelerinin saptanmasina yönelik testler ve PCR testleri kullanilir.
Genital bölgede olusan yaradan örnek alinarak laboratuvarda kültür metodu ya da PCR metodu ile çalisilma yapililir. Ayrica vücutta olusan antikorlarin tespiti için kan alinarak ELIZA testleri çalisilir.
- Genital Sigiller ve HPV (Human Papilloma Virus)
Genital sigiller cinsel yolla bulasan papilloma virüslerinin sebep oldugu, genital bölgede görülen sigillerdir. Vücudun ilik ve nemli yüzeylerinde daha sik görülür. Cinsel organlarda, makat ve idrar kanalinin disa yakin kisimlarinda görülen, agrisiz, karnabahar görünümünde et kümeleri olarak ortaya çikarlar. Ayni bölgede genellikle birden fazla sigil gelisebilir. Sigiller gebe kadinlarda ve AIDS hastaligina sahip bagisiklik sistemi bozuk olanlarda çok hizli büyüyebilirler.
Tedavi edilmezse kümeler büyüyerek çevre organlara zarar verebilir. Dogum yolunu, idrar kanalini, makati tikayabilir. Kadinlarda rahim boynunda gelisen bazi papilloma virüs tipleri rahim agzi (serviks) kanserine yol açabilir.
Sigiller dogum sirasinda anneden bebege bulasabilir ve bebegin solunum yolunda sikintilara yol açabilir.
Tani Yöntemi: Genital sigiller genellikle görüntü ile taninabilirler ancak Sifilizde görülen yaralarla karistirilabilirler. Iyilesmeyen sigillerin cerrahi müdahaleyle çikarilarak (biyopsi) kanserli olup olmadigi mikroskopla incelenebilir.
Genital bölgede saptanan sigil ve benzeri lezyonlarda HPV enfeksiyonuna yönelik arastirma yapilmalidir. Bazi HPV tiplerinin bu bölgelerde görülen kanserlerin zemininde rol oynadigi kesinlik kazanmistir.
HPV DNA PCR testi, virüs genetik materyalinin saptanmasi temeline dayanan bir analizdir. Yüksek riskli HPV varliginin tanisinda oldukça duyarlidir. HPV pozitif vakalarda ise virüs genotipinin belirlenmesine yönelik yapilan HPV DNA Genotipleme analizi yapilmalidir.
Öte yandan, serviks (rahim agzi) kanseri öncü lezyonlarini yakalamak için tarama yapan Pap Smear testinin düzenli olarak (yilda 1) yaptirilmasi, erken teshis için büyük önem tasimaktadir. Alinan materyal patoloji uzmanimiz tarafindan mikroskop altinda incelenmekte ve tani konulmaktadir.
- Molluscum Contagiosum Virusü (MCV) enfeksiyonu
Molluscum contagiosum etkeni “çiçek virüsü” grubu DNA virüsüdür. Ciltte ve çok nadiren agiz içi veya vajina gibi mukoz dokularda görülen bir hastaliktir. Basta tropikal ve subtropikal kusak ülkelerinde olmak üzere tüm dünyada yaygindir. Daha çok çocuk ve genç eriskinlerde görülür. Cilde direkt temasla ya da cinsel temasla bulasabilir. Ortak banyolar ve enfekte havlu kullanimi bulasmada önemli faktörlerdir.
Lezyonlar, cilt temasi ile bulasmissa gövde, kol ve bacaklarda; cinsella bulasmissa kasik, uyluk içi ve dis genital organlarda gelisir. Bu bölgelerde; yavas büyüyen, 1-5 mm çapinda, ortasi göbekli, pembe renkli, küresel papüller görülür.
Herpes (uçuk) enfeksiyonundan farkli olarak, ortaya çikan molluscum contagiosum hastaligi tedavi edildikten sonra, yeni bir enfeksiyon kapilmadikça bir daha ortaya çikmamaktadir.
Tani Yöntemi: MCV enfeksiyonu genellikle jinekolojik veya dermatolojik muayene sirasinda gözlemle taninmaktadir. Kesin tani için döküntülü lezyon çikartilmasi (biyopsi) sonrasi patolojik degerlendirme istenebilir.
Patolojik degerlendirmede (histolojik tani) molluscum hücrelerinin görülmesi ile kesin tani konulabilir.
- Hepatit B
Siroz ve karaciger kanserinin önde gelen nedenlerinden biri olan
Hepatit B, ayni adi tasiyan virüsün karacigere yerlesip orada çogalarak karacigeri tahrip etmesi ile ortaya çikan bulasici bir hastaliktir.
Hepatit B Türkiye`de ve Dünya`da önemli bir saglik sorunudur. Türkiye`de yaklasik 3 kisiden 1`i Hepatit B virüsü ile karsilasmistir. Yine her 10 kisiden 1`i Hepatit B virüsünü tasimakta ve bulastirmaktadir. Hastalarin yaklasik %80`inde her hangi bir belirti görülmez. Ancak 2-6 ayin sonunda gözlenebilen hastalik belirtileri, asiri halsizlik ve yorgunluk hissi, istah kaybi, bulanti, kusma, deride ve göz aklarinda sararma, idrar renginde koyulasma, karin agrisi ve karaciger bölgesinde hassasiyettir.
Hepatit B, AIDS`te oldugu gibi kan yoluyla ve cinsel iliski ile bulasir. Ancak Hepatit B virüsü AIDS`ten çok daha bulasicidir. Derideki bir açik yara ya da çatlaklarla temas eden bir damla kan ya da tükrük bile hastaligin bulasmasi için yeterli olabilmektedir. Kirli enjektörler, cerrahi müdahale, kuaförlerdeki iyi sterilize edilmemis manikür-pedikür setleri, tras biçaklari, steril olmayan aletlerle yapilan sünnet ve kulak delme gibi islemler de Hepatit B`nin bulasmasi açisindan risk olusturmaktadir.
En ciddi bulas yollarindan bir tanesi de tasiyici anneden bebegine olan bulasmadir. Çünkü anneden bebege bulaslarda bebeklerde kroniklesme olasiligi %90 gibi yüksek bir degerdir.
Kesin tedavisi olmayan bu hastaliga karsi en etkili korunma yolu asilanmadir.
Tani Yöntemi: Hepatit B tanisi için Serolojik ve Moleküler tabanli testler yapilmaktadir.
Serolojik testler, vücudumuzun bagisiklik sistemi tarafindan hastalik yapici mikroorganizmalara karsi olusturulan antikorlari tespit eden testlerdir. Pozitif seroloji testi, bir kisinin hepatit virüsüyle karsilasmis oldugunu, kaninda virüse karsi antikor olustugunu ve buna bagli olarak da vücudunda bagisiklik kazandigini göstermektedir. Labortuvarimizda analizör cihazlarla ve ELIZA yöntemiyle çalisilan Hepatit B için yapilan serolojik testler su sekildedir;
- Hbs-Ag: Hepatit B antijenidir.
- Anti-Hbs: Hepatit B antijenine karsi vücut tarafindan üretilen antikordur, pozitif olmasi asi yapilmis oldugu anlamina gelebilir.
- Hbe-Ag: Hepatit B antijenlerinden biridir, early antijeni olarak adlandirilir.
- Anti-Hbe: Hbe-Ag antijenine karsi vücudun ürettigi antikordur.
- Anti-Hbc (Ig-M) : Kanda anti-HBs’den daha önce olustugu için tanisal degere sahiptir. HbsAg ve Anti-Hbc pozitifligi akut hepatit B enfeksiyonu göstergesidir.
Moleküler yöntemler ise, antikor olusmasini beklemeden virüsün kalitsal materyalinin varligini ve miktarini saptayabilmektedir. HBV-DNA PCR, Hepatit B virüsünün saptanmasinda rutin olarak kullanilan, analitik duyarliligi oldukça yüksek olan bir testtir. Testin amaci, analiz edilen numunede hepatit B virüs DNAsini (HBV-DNA) saptamaktir.
- Hepatit C
Hepatit C genellikle kan yoluyla bulasir. Virüs bulasan ve akut enfeksiyon geçiren kisilerin %20si kendiliginden iyilesir, %25’inde ise enfeksiyon sona ermez ve karaciger bozukluklari görülmekle birlikte HCV tasiyicisi olurlar. Kronik hepatit olan hastalarin ise %20’sinde 10-20 yil içinde Siroz hastaligi gelisir.
Çok yaygin olmamakla beraber HCV dogum esnasinda anneden bebege bulasabilmektedir.
Tani Yöntemi: Anti HCV antikor testinin pozitif olmasi akut hepatit C enfeksiyonu geçirildigini gösterir. Antikor testleriyle alinan sonucun, geçmis bir enfeksiyon mu yoksa devam eden bir enfeksiyona mi ait oldugunun belirlenmesi için PCR yöntemiyle yapilan HCV RNA testi uygulanir.
- Insan Bagisiklik Eksikligi Virusu Sendromu (HIV/AIDS)
AIDS, (Human Immunodeficiency Virus) HIV virüsünün neden oldugu bir hastaliktir. HIV, vücudun mikroplara ve kansere karsi savunmasinda önemli rol oynayan akyuvarlari enfekte ederek vücudun bagisiklik sistemini çökertir. Bu sekilde çok basit mikroplar HIV/AIDS hastalarinda ciddi ve ölümcül hastaliklara yol açabilirler.
Akut enfeksiyon: Virüs bulastiktan 2-4 hafta sonra, ates, lenf bezlerinde büyüme, kas agrisi olusturabilecegi gibi, hiçbir belirti olmadan da bu dönem geçirilebilir. Bu dönemde standart tarama testleri ile tani koymak güçtür.
Sessiz dönem: Virüs hiçbir belirti olusturmadan vücutta 7-10 yil kadar tasinabilir ve bu süre içinde kisinin bulastiriciligi devam eder.
Ileri dönem (AIDS): Bu döneme kadar hiç tedavi görmemis olan hastalarda virüs vücudun savunma sistemini tamamen zayiflattigindan hastalar enfeksiyon ve kansere karsi tüm dirençlerini yitirirler, çesitli organlarinda kanserler ve enfeksiyonlar olusur.
Hastalarda orataya çikabilecek belirtiler: Sik ve kolay hastalanma, uzun süren yüksek ates, asiri kilo kaybi, öksürük, uçuklar, ishal…
AIDS’in günümüzde en sik bulasma yolu cinsel iliskidir. Hasta kisilerin kaninin ya da organlarinin baska kisiye nakli veya virüslü kan bulasmis kesici – delici aletler ile yaralanma da hastalik bulasma yollarindandir. Virüs hamile kadinlardan bebeklerine dogumdan önce, dogum sirasdinda veya dogum sonrasi emzirme yoluyla bulasabilmektedir.
Hastalar yillarca ileri dönem AIDS kalarak bulastiriciliklarini sürdürebilirler. Hiçbir müdahale yapilmadigi takdirde hastalik ölümle sonuçlanmaktadir.
Tani Yöntemi: Hastadan alinan kan örneginden ELISA yöntemiyle Anti HIV testi çalisilir. HIV virüsü ile enfekte kisilerin savunma sisteminde bu virüse karsi özel antikorlar olusur. Bu antikorlarin ELISA yöntemiyle saptanmasina Anti-HIV testi denir. Anti HIV sonucu negatif olsa bile riskli bir iliski söz konusu ise test 3 ay sonra mutlaka tekrarlanmalidir.
Anti HIV testinin pozitif bulunmasi halinde Western Blot dogrulama testi, TC Saglik Bakanligi tarafindan belirlenen merkezlerde uygulanir. Dogrulama testinin de pozitif bulunmasi, kisinin HIV ile enfekte oldugu anlamina gelmektedir.
HIV antikorlari virüs bulastiktan 3 ay sonra elisa yöntemiyle ölçülebilecek seviyeye ulasir. Kuskulu iliski sonrasi daha erken dönemde sonuç almak isteyen kisilere HIV PCR ve P24 testleri önerilmektedir.
P24 Antijen testi iliski sonrasi 3 hafta- 3 aylik dönemde uygulanabilmektedir. HIV virüsüne özgü viral bir protein olan P24’ün vücutta saptanmasi virüs varligini göstermektedir. HIV PCR (viral DNA/RNA) testi ise PCR teknigi ile virüs genetik materyalinin süpheli iliskiden sonra 9-11 gün içinde ölçülebilecek duruma getirilmesidir. 28 günden itibaren duyarlilik %98’e ulasmaktadir.
AIDS’te erken teshis hastalik ilerlemeden müdahale edilmesine olanak tanir, bu açidan riskli iliski sonrasi kisiler kendilerinde hiçbir belirti olmasa dahi HIV testi yaptirmalilar. Gebe kalmayi planlayan ya da gebe olan kadinlarin da, bebege bulasma riski göz önünde bulundurularak, HIV tarama testi yaptirmalari önerilmektedir.
PARAZITIK CYBH
- Trichomonas Vaginalis
Trikomonas bir “protozoon” yani parazit grubu bir mikroorganizmadir, virüs veya bakteri degildir.
Trikomonas hastaligi cinsel yolla bulasan bir hastaliklar ancak hijyenik olmayan tuvaletlerin kullanimi ile bulastigi da öne sürülmektedir.
Kadinlarda yesil ve kötü kokulu vajinal akintiya, yanma ve kasintiya neden olur. Ancak asemptomatik de seyredebilmektedir. Daha ciddi seyirli olgularda servikal ülserasyonlar ve Pelvik Inflamatuar Hastalik (PIH) gelisebilir. Erkeklerde nadiren de olsa prostatit ve üretrite yol açabilir. Üretritte beyaz renkli üretral akinti görülebilir.
Tani Yöntemi: Jinekolojik muayenedeki klinik görünümden ve ph degerinden, alinan preperattan, smear testinden veya vajinal kültürden ortaya çikabilir. Akinti varsa, ondan alinan bir örnek laboratuvarda mikroskopla incelenerek ve kültür yapilarak teshis edilir.
Trichomonas mikrobunu vücutta barindiran hastalarin %37`sinde “gonore” (bel soguklugu) bakterisi de bulmaktadir. Enfekte kadinlarin ise yaklasik yarisinin esinde de trikomonas paraziti izole edilebilir. Bu açidan, sikayeti olmasa bile esin de tedavisi sarttir.